Kitap: Avrupa’da Yemeğin Tarihi
Kitap,
evet yine bir kitap…
Mutfak
tarihi ve kültürü üzerine okumalar yapanlar Massimo Montanari’nin ismine sıkça
rastlarlar. Nitekim Montanari’nin mutfak tarihi konusundaki çalışmaları birçok
dile çevrilerek, farklı ülkelerde yayınlanmıştır. Bologna Üniversitesi[1]’nde
Ortaçağ profesörüdür, mutfak tarihi ve kültürü alanında dünyadaki en saygın
akademisyenlerden birisidir.[2]
Ancak
üzücü ki sadece bir kitabı Türkçeye çevrilip, ülkemizde basılmış. O da 1995
yılında AFA yayınlarınca[3].
Ama maalesef ki yayınevi kapatılmış ve dolayısıyla kitabın baskısı tükenmiş,
yenisini elde edebilmek mümkün değil. Hatta öyle ki, okumak-incelemek için bile
ele almak pek de kolay değil! Şanslıyım ki Anadolu Üniversitesi Merkez
Kütüphanesi’nde, Montanari’nin bu kitabıyla birlikte diğer birkaç kitabı
mevcut. Yani okuyup, notlarımı alabildim…
Orijinal
adı “La Fame e L’Abbondanze” olan ve Türkçe baskısında “Avrupa’da Yemeğin
Tarihi” başlığı kullanılan bu kitap Fransız tarihçi Jacques Le Goff[4]’un
editörlüğündeki “The Making of Europe” (Avrupa’yı Kurmak) dizisinin bir parçası.
Serinin diğer kitaplarını okumadım ancak alanında oldukça önemli kişilerce
yazıldıklarını öğrendim.
Montanari,
“Bir Öneri” başlığı altında bildirdiği “….
yemek tarihinin içerdiği güçlü antropolojik anlamlar nedeniyle diğer tarihlerle
basit kronolojik karşılaştırmalar yapmak zordur.” görüşüyle, kitabındaki konulara nasıl yaklaştığını anlıyoruz.
Kitabında
genellikle Orta Çağ ile Yeni Çağ zaman dilimlerinde mutfak kültürünü çok yönlü
irdeliyor. Kıtlıkların toplumları nasıl etkilediği gibi tek yönlü
açıklamalardan öte bunların nasıl meydana geldiklerine kadar uzun soluklu
açıklamalarda bulunuyor. Coğrafi alanı Avrupa olunca, tabi bu açıklamalarını
sıklıkla; soylularla, dinlerle, barbarlarla ve Romalılarla ilişkilendiriyor.
Ekmeğin rengi ile sosyal sınıfları, yemek alışkanlıkları ile güç ve
ayrıcalıkları açık bir dille irdeliyor…
Bu
kitabın ve Montanari’nin diğer kitaplarının ivedilikle ve titizlikle Türkçe basılmasını
dileyerek aşağıya bazı alıntılar yapıyorum.
Lezzetler!
“Taze
ekmek çok sınırlı bir zümrenin, büyük manastırların ve mahkemelerin ayrıcalığı
idi.” (s. 48)
“Plinius’tan
sonra Sevilalı Isidorus da tuzun ‘güneş kadar yararlı’ olduğunu yazmıştı.” (s.
49)
“Kestaneden
un elde ediliyordu ve besin değeri tahılınkine eşitti. Kestane ağacına ‘ekmek
ağacı’ denmesi bir rastlantı değildi.” (s. 57)
“13.
yy.da yaşayan bir kentli için haftada sadece üç defa taze et yemek bir yoksulluk
ve kabalık işareti sayılıyordu.” (s. 74)
“Artık
şarap, bira ve elma birası yeterli bulunmuyor, ‘yeni karışımlar ve şuruplar
icad ediliyordu’; ağaçlardan, denizden, göklerden gelen güzel şeyler de
yetmiyor, ‘baharatlara ve kokulara ihtiyaç duyuluyordu’ ve pişirilen her öğün
aşçıların sanat ve maharetlerini ortaya koymalarını gerektiriyordu.” (s. 78)
“14.
yy.da İtalyanca yayınlanan bir metinde
‘burada yazılı olanlarla ilgili olarak iyi bir aşçı daima kendi durumunun
gerektirdiği özel koşullara göre hareket edecek ve yiyecekleri kendi uygun
gördüğü şekilde değiştirip süsleyebilecektir’ denirken,…” (s. 83)
“Meccio,
en sevdiği yemek kitabını bir dua kitabı imiş gibi göstererek gizlerken, kitap
‘yemek tarifleriyle dolu, içinde mümkün olan her türlü yiyecek ve ilginç
yiyecekler bulunur, bunların nasıl, hangi baharatla ve yılın hangi ayında
pişirileceğine dair bilgiler olup başka hiçbir şey bulunmaz’ diye
belirtiyordu.” (s. 84)
“Ve
ne büyük tesadüftür ki, 1789 yılında Paris’ten kaçan kral ailesi mensupları,
fırıncı kılığında gizlenmişti…” (s. 128)
“Halbuki
yiyeceklerle tekrar bilinçli ve ‘dostça’ bir ilişki kurmak mümkün. Özellikle
bunca bolluk içindeyken, bu çok daha kolay.” (s. 181)
[1] İtalya’da bulunan üniversite,
1088 yılı kuruluş tarihiyle dünyanın en eski üniversitesi olarak kabul
edilmektedir. Detaylar için bkz: http://tr.wikipedia.org/wiki/Bologna_%C3%9Cniversitesi
[2] Wikipedia. (04.082013). Massimo Montanari. http://en.wikipedia.org/wiki/Massimo_Montanari, Erişim Tarihi: 12.08.2013.
[3] Montanari, Massimo. (1995). Avrupa’da Yemeğin Tarihi (Çeviren: Mesut
Önen, Biranda Hinginar). İstanbul: AFA Yayıncılık.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumunuz için teşekkürler...