Kayıtlar

Aralık, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Emrah Yıldız’a 3 Soru

Resim
Sevgili lezzet dostları, bugün Carlo Bernardini ile uzun dönem çalışmış (tabi bundan başka güzel yerlerde, güzel ekiplerle de), Adnan Menderes Üniversitesi, Didim Meslek Yüksek Okulu “Aşçılık” bölümü öğretim görevlisi Emrah Yıldız’a 3 soru yöneltiyoruz. Cevaplar samimi, kısa ve öz. İlham vermesi dileğiyle, lezzetler. Mutlu ve gönlünüzce yeni yıllar!... 1- Gözde mutfak aletin? Olmazsa olmazın? Neden? Benim gözde mutfak aletim her zaman yanımda taşıyacağım ufak bir kaşık, çünkü yaptığım her yemeğin ( sosun, kaynayan çorbanın vs.) tadına bakmak, lezzetinden emin olmak için kullanmam gereken ve kendimi iyi hissetmemi sağlayan en önemli gereç. 2- Mutfaktaki gizli tutkun/hazzın? Truffle aromalı balı koklamak benim için dünyadaki en büyük hazlardan biridir. 3- Gıda, aşçılık ve yemek üzerine gözde alıntın/sözün? Önce aş, sonra aşk… Not: Alıntı değil, bizzat benim sözümdür ( O yüzden tırnak içinde yazmadım :).

Yolculuk, Açlık ve Yemek!

Resim
Canlıyız; otururken de, yürürken de, yatarken de sürekli enerji harcıyoruz. Eee harcıyoruz, var ki harcıyoruz, tükenince ne yapıyoruz: doğru yiyeceklere… Hislerimiz hemen ağırlaşıyor, yemeden duramıyoruz. Aynen elektriksiz çalışamayan cihazlar, benzinsiz hareket edemeyen araçlar gibi… Geçen gün Konya’ya giderken ablamın hazırladığı yolluklarla * donanmıştım. Öyle bir donanmaydı ki birazını yolda ben yedim, ardından fakültede misafirlerimizle çay eşliğinde yedik ve kattaki diğer kişilerde… Bu seyahatimde çok şanslıydım çünkü gidişimdeki gıdalar tamamen ev yapımı ürünlerden ve meyvelerden oluşuyordu. Dönüşümde şans oranım aynıydı. Çok değerli danışmanım Nermin Işık’ın yine el yapımı ısırganlı-çökelekli börekleri ve mevsim meyveleri ile yoldaydım. Börek kabaca karbonhidrat, protein, yağ, mineral, vitamin ve posa; meyveler ise bolca vitamin, mineral ve posa içeriyor. Haliyle yol için muhteşem bir menü oluşuyor. Tatlar da bu yoğunlukla harika. Ellerinize sağlık!... Sizlerinde m...

Sultan’ın Mutfağı

Son zamanlarda bitirdiğim kitaplardan “Sultan’ın Mutfağı”nı Mayıs 2010’da ilk duyduğumda o kadar sevindim ki anlatamam. Bu öyle bir sevinçti ki; insanın günlerdir bir şey yiyip içmeden, dağlarda uzun süre aç kalması ardından; harikulade bir sofraya denk gelmesi gibiydi. Nitekim benim bildiğim kadarıyla edebiyat tarihimizde, olayların Osmanlı saray mutfağında geçtiği tek roman bu, hatta yine bildiğim kadarıyla kahramanları aşçılardan oluşan tek roman da bu… O yüzden bu kitabı hemen satın aldım ve büyük bir iştahla okumaya koyuldum. Ama maalesef ki araya bir sürü bitirilmesi gereken iş girdiğinden, büyük hevesle koyulduğum kitabın son sayfasını görmek geçen ayda nasip oldu. Yukarıda belirttiğim gibi kitap tarihi bir roman, olaylar saray mutfağı merkezli örülüyor, kişilikleri oldukça renkli ve bambaşka özellikleri olan Amr, Athanasios, Niccolo di Speranza, Afşin gibi aşçılar da kahramanlarımız oluyor. Uzun cümleler ve detaylı tasvirlerin bol olduğu kitapta bazen haydi konuya geçeli...