Meğer Mutfak Bir Masalmış


Sevgili okuyucular; bitirmiş olduğumuz akademik dönemde Uludağ Üniversitesi, AşçılıkProgramı öğrencilerim boş vakitlerinde, Ayşe Kilimci’nin kaleme almış olduğu ve Oğlak Yayınları’nca basılan “Meğer Mutfak Bir Masalmış” adlı kitabı okudular. Her biri içlerinden geldiğince özetler ve tanıtım yazıları yazdılar. Ben de sizler için bunlardan bazı cümleleri ayıkladım ve aşağıda sunuyorum. Lezzetle dolu, bol okumalı günler!
 

 “1954 yılında İzmir’de doğdu Ayşe Kilimci. Uzun yıllar İzmir, Ayvalık, Ankara, Adana ve Mersin’de yaşadı. Bu yaşadığı yerlerdeki yemek kültürünü yazdığı kitapta güzel bir şekilde anlatmıştır.” (İsmail Demirel)
“…bu kitabında, çocukluğunu geçirdiği ve büyüdüğü şehir İzmir’den, ilerleyen zamanlarda görmüş olduğu mutfaklardan, yediği yemeklerden, içtiği meşrubat ve şerbetlerden bahsettiğini göreceğiz.” (Süleyman Gencer)

“Soğanın, unun ve kibritin varsa korkma. Bunlar insanın tüfengiymiş.” (Ahmet Kaçaner)

“Uzun yıllar yaşadığı ve kısa sürede konuk olduğu kentlerin sofralarına oturmaktan, mutfaklarına görmekten, mahalle aralarının adsız yemek ustalarının çırağı olmaktan mutluluk duydu.” (İbrahim Usluer)

“Kitapta bizim için eğitici, çok güzel, ilgi çekici yazılar bulunmaktadır. Değişik kültürlerden değişik lezzetler öğreniyoruz.” (Ferhat Karakuş)

“Gezdiği yerlerin yemeklerini ve kültürlerini aktardığı kitabında; gezip, görüp tadarak öğrenmenin örnekleri verilmiştir. Mutfağa olan sevdasından bahsetmiştir.” (Fatih Erkam Ergün)

“Mutfağın her yerde her zaman bir ihtiyaç olduğu gözlemlenerek, meğer mutfak bir masalmış dedirtecek kadar önemi vurgulanmıştır.” (Osman Gök)

“Ekmeğin mutfağımızdaki önemini anlatmıştır. Bizim mutfağımızın ve kültürümüzün, hatta masallarımızın vazgeçilmezidir. Sadece sulu yemekle değil, pilavın, böreğin hatta mantının bile eşlikçisidir.” (Volkan Kızıltepe)

“Farklı kültürlere değindiğini düşündüğüm bu kitapta mutfağın gerçekten masal gibi bir dünya olduğuna inandım.” (Furkan Güçler)

“Her ırk, din ve kültürden insanların, mutfak kültüründen ve annesinden öğrendiklerinden bahsetmiş.” (Mustafa Metin)

“Şahsen ben bir tanesini denedim. Okurken o kadar canım çekti ki; çok küçükken tattığım bizim oralarda lohusa şerbeti olarak yapılan ve dağıtılan şeker, su, dolmalık fıstık ve gül suyuyla herkesin yapabileceği bir tür içecek olan şerbeti yapıp afiyetle içtim.” (Hatice Merve Yücel)

“Bu kitabı okumakla geçmişindeki yöresel mutfakları, geleceğe az da olsa taşınabilen yemek ve değişik tatları öğrenmiş oldum. Bu yemek ve tatları öğrenirken bir kaçı çok ilgimi çekti . Ayvalık yöresinde yapılan; kabak çiçeğinin içine peynir doldurulup  una bulanıp zeytin yağında kızartılıp yemeğe hazır ediliyormuş…” (Çisel Er)

“Her mutfak farklı bir masal. Soğanıyla ağlatan, şerbetiyle güldüren… Bir birine benzeyen ama kendine has özellikleri olan.” (Fatmagül Erdem)

“Deniz kokusundan çayın sıcaklığına, gevrekten taze peynire ve çocukluğumuzda yer edinmiş macundan dondurmaya kadar daha birçok lezzetin tadına varacaksınız.” (Tuğba Büyükyavuz)

“Rumuyla, Ermenisiyle, Yahudisiyle tüm kültürlerin harmanlandığı bir dönemi anlatır yazar. İzmir’in geleneksel tatlarından olan boyozu, halkayı, Boşnak böreğini ve kumruyu tanımaya başladığınızda kendinizi o büyülü dünyada buluvereceksiniz.” (Özden Yurdakoş)

“Bu kitap, bazılarına göre mutfak denilince akla gelen, o basit şeyi değil de eşsiz renklerle dolu tıpkı bir gökkuşağı misali farklı farklı kültürlerle harmanlanmış mükemmel yemekleri, yeme içme kültürlerini anlatmaktadır…” (Gamze Zobar)

“Her gittiği yerin onun için ayrı bir koku ayrı bir renk olduğunu belirtmiştir. Kimliğimizi sahipsiz, sokaklarımızı evlerimizi kokusuz, mutfağımızı soframızı insansız ve elbette ki ellerimizi hünersiz bırakmamamız gerektiğini anlatmıştır.” (Fatma Güngör)

“Ayşe Kilimci bu kitabında küçüklüğündeki o güzelim yıllarını tekrar hatırlamak ve bunu tüm okurlarıyla paylaşmak istemiş. İzmir’in o kadar özel bir yer olduğunu hissettiriyor ki adeta eski gelenekleri, görenekleri, komşulukları unutulmuş olan kültürümüzü aslında bize hatırlatıyor.” (Elif Dilekli)

“İzmir’in mutfak yapısı, gelenekleri çok güzel. Şerbet çok yapılıyor. Değişik pişirme usulleri, değişik kaplar ve gelenekleri çok hoşuma gitti. Mutfakları çok zengin; deniz mahsulleri, sebzeler, meyveler, hamur işleri hepsi harika anlatılmış” (Esra Yaman)

“Tarsus Ayşe Kilimci’yi o kadar etkilemiş ki anlattıklarına bakılırsa, orada yaptığı hiçbir şeyi unutmamış.” (Fatma İpek)

“Bir yandan da Çukurova'yı, Dersim'i, Antakya'yı ve İzmir'i ayrı ayrı anlatıyor ve ülkemizin her bucağında ayrı ayrı yemeklerin piştiğini görmek onu mutlu ediyor. Türlü türlü bayat ekmeği değerlendiriyor, çay ince belli olur diyor, eski zamanların gevreğini özlüyor Ayşe Kilimci.” (Ramazan Aydın)

“Bir de Ayvalık’ta bazı yerlerde tost yemiş. Mesela bunlardan birisi Nihat Usta’nın aşçı dükkanıymış, bir diğeri de Yörük Mehmed’in yeriymiş…” (Ramazan Ünlü)

“Kitabında boyozdan, gevrekten bahsetmiş. İzmir’den Eşrefpaşa’dan tatlar aktarması kitaba daha da bağlanmama sebep olmuştur.” (Emrah Işık)

“Kitabın en çok sevdiğim yönü geçmişte sürekli yapılan o leziz ürünlerin, günümüzde kaybolmaya yüz tuttuğunu ve bu değerlerin korunması gerektiğini kendi hatıraları ile anlatmış olması. Zaman zaman tariflerine de yer vermiştir.” (Ruşan Çelik)

“Konuşma diliyle okuyucunun okuma zevkini arttırmış. Gidip gördüğü yerlerin farklılıklarını yansıtmıştır.” (Sebahattin Doruk)

“Cumhuriyet değil, meşrutiyet hiç değil, çay padişahlıktır… O padişahın tebaası olmak ne onur… Padişahım çay, çok yaşa!” (Serenay Erdoğan)

“Vazgeçilmez tatlarımızdan peynirlerimizi, yöresel çeşitlerine göre karşılaştırıp anlatmıştır. Çukurova, İzmir, vs…” (Halil İbrahim Yokuş)

Hohlus: Giritlilere ait salyangoz yemeği, salyangoz yahnisi. Aside: Un, et ve bamyayla yapılan bir Arap yemeği. Kümbet Etmek: Kubbe anlamındadır, toparlak kabartı. Kuskus: Un, süt, yumurta, bulgur ile yapılan ufak ve yuvarlak taneler biçiminde kurutulmuş hamur. Boyoz: Musevi böreği ya da poğaçası olarak bilinir. Çurlama: Giritlilerin şölen yemeği. Muhliye: Herkesin bilip tatmadığı bir sebze, ekilerek biten tek yeşillik. Zahter: Güneyin zeytinyağına banıp kahvaltıda yediği karışımdır. Kebbatı: Turunçgil ailesindendir. Ilıman yerlerin kabuklu, reçeli yapılan meyvesi. Kanela: Tarşın şerbeti. Sung: El kadar büyük yabani mantar, rengi bembeyaz.” (Bahar Yavuz)

“Karnı aç değilse bile gönlü aç olabilir konuğun, unutmayın diyor.” (Yüsra Aslan)

“Kalabalık bir şekilde yenilen yemek sofralarında insanlar arasındaki ilişkiler güçlenir. Bu sofralar ve bu hünerli insanlar oldukça hiç tükenmeyecek…” (Gökhan Öz)

“Eskiden yapılan yemeklerde kendilerince yapılan araç ve gereçlerle, tekniklerle pişirilen yemeklerin yapılışlarından da bahsetmiştir.” (İbrahim Erakuman)

“Tencere tıkırtısı, semaver fısıltısı, çalı süpürgesi hışırtısının, düdüklünün çaldığı ıslığı, küpün, kilerin, bakırın, maltızın olmadığı o mutfak mutfak mıdır? Bütün bunlar geri gelecek diyor yazarımız, mutfağın esas oğlanları ve kızları için.” (Sevinç Sarıcı)

“Son bölümde herkese açık olan özel günlerde (düğün, doğum günü vb.) yapılan yemekleri anlatmıştır. Bir eve gidildiğinde tok olunsa dahi yemekleri yapanı kırmamak adına yemeklerden tatmak gerektiğini anlatıyor.” (Zeynep Cof)

“Yani kısaca kitaptan şunu anlarız ki her yörenin kendine has ağız tadı vardır. Ama onu başka toplumlarla paylaşmak insanı mutlu eder.” (Sevim Çakır)

“Kısacası Ayşe Kilimci bu kitabında birçok insanın haberdar olmadığı ilginç, lezzetli ve değişik yemekleri bu kitaba koyarak bizleri bilgilendirmiştir.” (Recep Barış Sansar)

“Uzun lafın kısası, bu kitabı okumaktan son derece memnun kaldım. Mutfakla ilgilenen dostlarıma da tavsiye ettim. Bizlere böyle bilgiler sunduğu için Ayşe Kilimci’ye teşekkürler.” (Demet Onan)

“Sözün kısası memleketimizde çeşit çeşit kültürler, mutfaklar ve insanlar var. Ayşe Kilimci farklı kültürlerin mutfaklarını sohbet havasında ve samimi olarak okurlarına aktarmış.” (Cemre Polat)

“… oranın kültürlerindeki tarifleri bizlere iletirken bu yemekleri bir masal yazar gibi yazmaya çalışmıştır. Ama bu kitabı okumanın bize tek kazancı mutfak hakkındaki bilgilerdir. Bu bilgileri masallaştırmaya gerek oktur bence…” (Özgür Sorgeç)

“Sıradan bir yemek kitabı yerine monotonluktan çıkmış, o eski tip yemek kitaplarına adeta gönderme yaparcasına hem tarifleri hem kültürleri ve diğer birçok ayrıntıyı hayattan hikâyelerle harmanlamasıyla kitabı okumaya değer kılmıştır. Ayşe Kilimci’ye böyle bir çalışma yaptığı içi teşekkür etmek gerekir.” (Beray Berrin Dinç)

“İlk okumaya başladığımda sıkıcı olacağını düşünsem de bu düşüncemin yanlış olduğunu kitabı bitirince anladım. Bence en çok anlatım tarzından dolayı kendini okutuyor bu kitap, içten anlatılmış ve samimi çünkü…” (İpek Yalçın)

“Farklı kültür ve lezzetleri ele alan bu kitap özellikle aşçılık mesleğine ilgisi olanların değişik bilgiler elde etmesi için okunması gereken bir eser.” (Şeyma Özdemir)

“Bu kitabı okudukça; eskiden sokaklarda mis gibi kokan yemek kokularını, sokaktan eve koşarak geldiğimizde elimize tutuşturulan yiyeceklerin tadını unutamadığımı hatırlıyorum.” (Ayşegül Demirhan)

“Bu kitapta ne yok ki? Dökümcü Hasan Usta'nın hohlusları; ananesinin asidesi; mektep önü yiyecekleri; İzmir'in gevreği, halkası, boyozu, kumrusu, kanelası, sübyesi; Mariya ile Fatma'nın ahtapot turşusu; Dersim'in keşkeği; ekmeğin bayatı; kekiğin tazesi; Çukurova'nın humusu, künefesi, tatlı patatesi, yas günü yapılan helvası...” (Ayşegül Kayhan)

“Ve bu kitabı okuduktan sonra biraz düşünün… Acaba sizin çocukluğunuzun kokusu neydi?” (Neslihan Nayır)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Uluslararası Doğrama Şekilleri, Usûller ve Özellikleri

Bir Aşçının Temel Özellikleri

Geleneksel Mutfak Ekibi