Kitap: Etobur-Otobur İkilemi

Micheal Pollan’ın kaleme aldığı, orijinal adı “The Omnivore’s Dilemma” olan “Etobur-Otoburİkilemi[1] kitabını bir mutfak kültürü araştırmacısı olarak bu kadar geç ve uzun sürede okuduğum için utanmıyor değilim. Ama nihayetinde bitti. Kendimce güzel bilgiler edindim ve bolca notlar aldım…
Pollan, kitabında uzun süreli araştırmalarının, gözlemlerinin, örnek olay incelemelerinin sonuçlarını çok hoş bir dille aktarmış. Çiftlikler, tarımsal faaliyetler, toplayıcılık ve avcılık bir tüketici gözüyle, eleştirel bakış açısıyla anlatılmış.
Yiyeceklerin doğal elde edilişi gayesiyle birçok deneyim yaşayan Pollan;  “kusursuz yemek” üzerine gayretlerini ve düşüncelerini bildirmiş…
Aşağıya bazı alıntılar düşerek, sizlerinde okumasını tavsiye ediyorum.

“Sağlıklı yeme konusundan takıntılı bir toplumun nasıl bu kadar sağlıksız olduğu konusu kayda değerdir.” (s.15)
“Mutfak simyagerleri doğanın hammaddelerini en lezzetli yemeklere dönüştürmeyi nasıl başarmışlardır?” (s. 23)
“… neyi yediğimiz ve nasıl yediğimiz dünyayı kullanma biçimimizi ortaya koymaktadır.” (s. 25)
“… bir Meksikalı’nın ‘ben mısırım’ ya da ‘yürüyen mısırım’ demesi aslında bir gerçekliğin ifadesidir.” (s. 34)
“Dört sentlik ucuz mısır (ya da tahıl) dört dolarlık bir ürüne dönüştürülüyordu. İşte buna simya denir!” (s. 118)
“… her birimiz yılda yaklaşık olarak yedi yüz kilo gıda tüketebiliriz.” (s. 120)
“Bir çiftliğe habersiz bir ziyaret gerçekletirin ve çiftçinin kitap rafını incelemeye başlayın. Duygularınızı ve düşüncelerinizi neyle beslediğiniz, sizi meydana getirmektedir. Bir tavuğu yetiştirme biçimim, dünyaya bakış açımın bir uzantısıdır. Kitap rafımda olanlardan bana dair çok daha fazla şey öğrenebilirsiniz.” (s. 163)
“On bin kuşun pis kokulu bir ahıra mı kapatılmasını tercih edersiniz yoksa bunların yeşil çimenlerde gün boyu otlanmasını mı?” (s. 163)
“Yemek yerken bu yemeğin muhtemelen hayatım boyunca yediğim en yerel yemek olduğunu söyledim.” (s. 243)
“Çimenin güneş ışığıyla beslendiği ve hayvanların da çimenle beslendiği bir dünyada yemek, gerçekten de bedavaydı.” (s. 262)
“Daha önce hiç bu kadar çok insanın bir yumurta sarısına gözlerini dikip baktığına şahit olmamıştım.” (s. 300)
“Yerel gıda zincirlerinin başarılı olabilmesi için insanların mevsimselliği yeniden öğrenmeleri gerekir.” (s. 301)
“Şefin İsviçre’de gittiği aşçılık okulunda kendilerine Nisan Yumurtaları, Ağustos Yumurtaları ve Aralık Yumurtaları’nın farkları öğretilmiş ve bunlara göre farklı tarifler uygulamaları söylenmişti.” (s. 301)
“Antropologlara göre tipik bir avcı-toplayıcı kendisini beslemek için haftada on yedi saatten fazla çalışmazdı. Ve bu insanlar tarımcılara kıyasla çok daha gürbüz ve uzun ömürlüydüler.” (s. 331)
“Hepoburluğun iyi tarafı doğada bulunan her şeyi yiyebilmesidir. Lanetli tarafı ise neyin güvenli olduğuna kendisinin karar vermesi gerektiğidir.” (s. 341)
“Bu geleneksel et yemekleri bizi tarihimize birçok farklı yoldan –aile, din, toprak, ulus ve daha da ileri gidersek biyoloji yoluyla- eklemliyordu.” (s. 373)
“O ana kadar hiç aklıma gelmemişti ama işin en felaket kısmı, misafirlerimin çoğunun yemek konusunda oldukça zevk sahibi olmasıydı-hatta bazılarının şef olmasıydı. O an bu durum aklıma geldi ve gözüm iyice korkmaya başladı.” (s. 471)
“Bu tür hikâyeli yemekler bizi hem bedenen hem de ruhen birbirimize bağlamaktaydı.” (s. 477)
“Ancak tamamen bilinçli bir biçimde yediğimiz zaman yaptığımız şeylerin gerçek maliyetini hatırlarız.” (s. 479)




[1] Pegasus Yayınları

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Uluslararası Doğrama Şekilleri, Usûller ve Özellikleri

Bir Aşçının Temel Özellikleri

Çıraklık/Kalfalık, Ustalık ve Usta Öğreticilik