Bir kedi açım dedi, tavadan balık, tencereden kaymak hüpledi…

Yıllar yıllar önce rahmetli dedem ve anneannemin, dolayısıyla annemlerin oldukça zeki ve bir o kadar da yaramaz, midesine çok düşkün bir kedileri varmış.


Bu kedi öyle bir kediymiş, öyle bir kediymiş ki; manda* sütü sağılıp, ardından odun ateşinde kaynatılıp soğutulduğunda oluşan beş parmak kalınlığındaki kaymağı yemek için koca tencerenin kapağını açar, kaymağı yer ve evde yaygara geç kopsun diye olsa gerek yine kapağı kaparmış.


Bir başka hünerini de süzme yoğurt aşkına sergilermiş. O zamanlar herkesin evinde fazla fazla bulunan, süt; yoğurt tutturularak saklanırmış. Kullanılamayacak kadar fazla olanları ise bez torbalara koyularak süzülür, daha uzun süre saklanır, kurutularak da kahvaltılık, yemeklik keş yapılırmış. Tabi damak tadı iyi olan bu kedi, süzme esnasında üzerinde koca koca taşlar bulunan torbanın ağzına erişemezmiş. Hemen tırnaklarını bıçak olarak kullanır, bez torbayı bir uçtan öbür uca kesermiş. Ve tabi ki afiyetle yiyebildiği kadar yermiş. Sonuç; kilolarca yoğurdun heba oluşunu gören anneannemin köpürmesi olurmuş.


Ayrıca oldukça da hızlıymış, muhteşem koku alır, ne zaman neyin piştiğini hemen anlarmış. Öyle ki ocak başında balık kızartılırken uzaktan dikkatle gözlemler, piştiği an çabucak iki tane kapar ve tüyermiş.


Misafir yanında da huyundan hiç vazgeçmeyen kedicik, ev ahalisinin hepsini yıldırmış ve kendisinden bıktırmış. Ama kurtulmak hiç de kolay olmamış. Başkasına vermişler, dakikasında dönmüş. Başka ile götürüp, vermişler; kendisini götüren dedemden önce eve gelmiş.


Gel zaman git zaman bir gün rahmetli dayım, yoğun bir söğüt budama işinden sonra eve gelmiş. O oksijeni bol, tertemiz havada kurt gibi acıktığından hemen açlığını yatıştırmak istemiş. İştahla hazırladığı kızarmış ekmekleri, yanan sobanın üzerinden kaptığı gibi tavan arasına fırlayan kediyi görünce çıldırmış, önüne kim çıkarsa çıksın ikna edememiş, saatlerce kedi kovalamış…



*manda: Geviş getirenlerden, derisinin rengi siyaha yakın, uzun seyrek kıllı bir hayvan, su sığırı, camız, kömüş (Buffelus). manda gibi: çok iri ve hantal. manda gibi yayılmak: dikkatsizce ve bütün ağırlığıyla oturmak. manda gibi yemek: çok ve acele ile yemek.
manda öküzü: Çifte ya da arabaya koşulan erkek manda.
camız (camış, çamız): Manda.
camus öküzü: Erkek manda.
kömüş (kemüş, komüş, köş): Manda.
kömüş ineği: Dişi manda.
kömüş malağı: Manda yavrusu.
kömüş öküz: Erkek manda.

Kaynaklar:
Akalın, H. Ş. Toparlı, R. Gözaydın, N. Zülfikar, H. Argunşah, M. Demir, N. Aksu, B. T. ve Gültekin, B. (2009). Türkçe Sözlük (10. Baskı). Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
Aksoy, Ö. A. Vardarlı, E. Ülkütaşır, Ş. Ünver, A. Cankoçak, G. A. Sarıbaş, O. ve Dilçin, C. (2009). Türkiye’de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü (Birleştirilmiş tıpkıbasım). Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
Aksoy, Ö. A. ve Dilçin, D. (2009). Tarama Sözlüğü (4. Baskı). Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Uluslararası Doğrama Şekilleri, Usûller ve Özellikleri

Bir Aşçının Temel Özellikleri

Çıraklık/Kalfalık, Ustalık ve Usta Öğreticilik