Kalaycılık

Malzeme temininin eskiye kıyasla kolaylığı ve ucuzluğu bizleri eski mutfak eşyalarımızı atmaya, öncesinde veya ardından da sık sık yenilerini almaya itiyor. Yani artık çoğumuz sapı çıkan bir tavayı, kapağı yamulan bir tencereyi tamire götürmüyor, hemen yenilerine yöneliyoruz.


Süs eşyası olmaktan öteye çok da işlevsel görülmeyen bakır eşyaları ise hiç saymıyorum. Çünkü bu eşyalar son, hatta bir önceki nesilde tamamen kullanımdan kalktı. Üç beş zevk düşkünü, meraklısı, bir de bazı restoranlar harici kimseler bakır eşyaları mutfağında barındırmaz oldu. Hatta durum öyle bir duruma ulaşmış ki Eskişehir büyükşehir merkezinde tabaklarımı kalaylatabilecek yalnızca bir kalaycıya ulaşabildim. Bu Konya büyükşehir merkezi veya Bolu il ve ilçelerinde de pek farklı değil.




Bilindiği üzere yiyeceklere bakır çalmasını, yani bulaşmasını engellemek için yapılan kalay; kullanım sıklığına göre; önceden bayram, düğün gibi önemli günler öncesinde de yapılırmış. Kap-kacak güzelce temizlenir ve işin ehli ustalara kalaylattırılırmış.




Bu işler eski sıklıklarını yitirdiğinden artık kalaycı bulmak da pek kolay değil. Eskişehir’de sorup soruşturarak aşağıya erişim bilgilerini yazdığım Ramazan Abiye ulaşabildim. Ramazan Kalay, atadan devraldığı mesleğini 30 yıldır Odunpazarı’nda yapıyormuş. Bayram seyran olmadıkça, haftanın yedi günü sabah dokuzdan akşam hava kararana kadar, ışıldamayı bekleyen kap kacaklarla uğraşıyormuş.




Ramazan Abi tabaklarımı önce güzelce temizleyip kurutuyor. Ardından azar azar nişadır (amonyak) serperek bir kat kalay sürüyor. Sonra soğutarak yamukluklarını düzeltiyor. Son olarak bir kat daha detaylıca kalay sürerek soğumaya bırakıyor ve kullanıma hazır ediyor, ellerine sağlık!







Ramazan Abinin dükkanı Eskişehir’in turizm bölgesinde bulunduğundan, gelen geçen turistlere bakır kalaylama, tamir işlerinin de canlı örneklerini gösteriyor. Zaten bunun için belediye de destek veriyormuş. Yanında bulunduğum süre zarfında çocuklarıyla gelen annelerin çocuklarına “Bak bu bakır, bu kalay. Bu amca onları parlatıyor.” gibi açıklamalar yapması veya kendileri de bilmediğinden detaylı sorular sormaları bakırın günlük yaşamda kullanılmadığını açıkça ortaya koyuyor.




Gönül ister ki lezzetinin, gösterişinin, işlevinin bir başka olduğu bakırlarımız; çok olsun, her yerde olsun; bakır ve kalay ustaları çıraklar edinebilsin (edinebilsin diyorum çünkü kimse bu mesleğe yönelmiyor), yeni ustalar yetiştirebilsin…


Lezzetler!




Kalay Bakır Dünyası: Ramazan Kalay. Kurşunlu Camii Yanı. Odunpazarı/Eskişehir. Cep Tel.: 0090 535 545 8328, Ev Tel.: 0090 222 233 7486




Kalay: 1. Atom numarası 50, atom ağırlığı 118.7, yoğunluğu 7,29 olan, 232 °C’de eriyen, gümüş beyazlığında, kolay işlenebilen, yumuşak bir element (Sn). 2. Kalaylanmış bir kabın üzerindeki alaşım tabakası.
Kalaycı: Kap kalaylayan kimse.
Kalaycılık: Kalaycının işi.
Kalayhane: 1. Kalaycının çalıştığı yer. 2. Kalay işlerinin yapıldığı yer.
Kalaylamak: Oksitlenmeden korumak için bir metal parçasını veya kabı kalay tabakası ile kaplamak.

Kaynak: Akalın, H. Ş. Toparlı, R. Gözaydın, N. Zülfikar, H. Argunşah, M. Demir, N. Aksu, B. T. ve Gültekin, B. (2009). Türkçe Sözlük (10. Baskı). Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Uluslararası Doğrama Şekilleri, Usûller ve Özellikleri

Bir Aşçının Temel Özellikleri

Çıraklık/Kalfalık, Ustalık ve Usta Öğreticilik