Yemek Kokuları

Ülkemizde bana gel, beni ye, bak pişman olursun bağrışları saçan ve yanıtsız bırakılamayan ne kadar fazla lezzeti var.

Küçüklüğümden beri bu lezzetlerin bambaşka kuvvetlerdeki kokularından hep cezbolurum.

Bolu köylerindeki fırınlarda pişen patatesli ekmekler, kömeçler; annemin binbir yemekleri, ama özellikle tavuk kızartması; teyzemin kamber biberi yemeği; yengemin keş kızartması; ablamın kuru fasulyesi; Leyla Hoca’mın mısır çorbası; rahmetli Tayyibe Teyze’min cizlemesi ve saymakla bitmeyecek birçok yemeğin kokusu çekiminden çıkmak neredeyse imkânsız.

Bir de bunların umuma arz edilen, müşteri çekmekte (özellikle benim gibilerini) çok işlevsel bir yöntem olduğunu düşündüğüm olanları var.

Öyle ki çok uzakta veya yanından hızla geçtiğim bir yemek kokusunu olabildiğince fazla değerlendirmek isterim. Hatta geçen gün bu değerlendirmeyi biraz abartmışım ki Sirkeci’de ıslak burgerleri, Eminönü’nde balık ekmekleri, ayranları, limonataları ayaküstü götürüverdiğimi, ardından Galata’da balık ızgaraya yeltendiğimde fark ettim.

Ne büyük mutluluk; yaşaşın yemekler, yaşaşın yemek kokuları…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Uluslararası Doğrama Şekilleri, Usûller ve Özellikleri

Bir Aşçının Temel Özellikleri

Çıraklık/Kalfalık, Ustalık ve Usta Öğreticilik